Uluslararası Ehl-i Beyt (a.s) Haber Ajansı – ABNA: Kazakistan’ın İbrahim Anlaşmalarına katılması, İsrail’in Orta Asya’daki stratejik konumunda önemli bir değişimi simgeliyor. Bu adım, İsrail’in Müslüman ülkelerle ilişkilerinde yeni bir dönemin başladığını gösteriyor.
Tarih boyunca Orta Asya, Pers İmparatorluğu’nun kalbi olarak görülmüştür. Büyük Pers kralı Koreş (Kiros) döneminde Yahudilerin Siyon’a dönüşü sağlanmış, bu olay “Koreş Bildirgesi” olarak bilinir. Pers İmparatorluğu, “Ester Kitabı”nda da belirtildiği gibi Hindistan’dan Kuş’a kadar uzanıyordu. Zamanla çevre bölgeler bu etkinin dışına çıksa da Orta Asya’nın merkezi Pers kültürünün etkisinde kaldı.
“Stan” kelimesi Farsçada “ülke” veya “bölge” anlamına gelir. Örneğin İbranice “Bustan” (bahçe) kelimesi “hoş koku yeri” anlamındadır. Aynı şekilde “Kazakistan” da “Kazakların ülkesi” anlamına gelir. Bu yapı, diğer tüm “-stan” ülkelerinde de görülür.
Orta Asya’da beş eski Sovyet Cumhuriyeti bulunur: Kazakistan, Özbekistan, Türkmenistan, Kırgızistan ve Tacikistan. 19. yüzyılda Rus Çarlığı bölgeyi işgal ederek eski Pers topraklarını kontrol altına aldı. Bu ülkeler dışında Afganistan ve Pakistan da bölgenin bir parçası sayılır. Afganistan “Büyük Oyun” döneminde bağımsız kalırken, Pakistan 1947’de Hindistan’dan ayrılarak “Paklar Ülkesi” anlamına gelen adını aldı.
Sovyet döneminde bu cumhuriyetler tarıma dayalı fakir bölgelerdi. Ekonomileri merkezi planla yönetiliyor, her biri belirli bir ürüne odaklanıyordu: Özbekistan pamuk, Kırgızistan hayvancılık, Kazakistan ise buğday ve hayvancılıkla uğraşıyordu. Zengin doğal kaynaklar – petrol, gaz, kömür, altın, uranyum – büyük ölçüde kullanılmamıştı.
Halkın çoğu Müslümandı, ancak Sovyet yönetimi dini bastırarak toplumu seküler hale getirdi. SSCB’nin dağılmasından sonra eski komünist yöneticiler iktidarda kaldı. Bu durum hem istikrar sağladı hem de radikal grupların güçlenmesini engelledi.
Bu ülkeler 1992’de İsrail ile diplomatik ilişki kurdu. Özellikle Kazakistan ve Özbekistan’la ilişkiler oldukça yakın. Kazakistan bağımsızlığını ilan ettikten hemen sonra İsrail’le tam diplomatik ilişki kurdu; İsrail’in Astana’da, Kazakistan’ın ise Tel Aviv’de büyükelçiliği bulunuyor. İsrail’in Taşkent’teki elçiliği de Özbekistan’la bağları güçlendiriyor.
Özbekistan’da tarihi Buhara ve Semerkant Yahudi toplulukları mevcutken, Kazakistan’daki Yahudi topluluğu Almatı’da, son Lubaviç Rebbe’sinin babası Rabi Levi Yitzhak Schneerson’un mezarı çevresinde oluşmuştur.
Türkmenistan’da İsrail’in Aşkabat’ta elçiliği vardır, ancak Türkmenistan İsrail’i Roma’daki elçiliği üzerinden temsil eder. İsrail, Kırgızistan’ı Kazakistan’daki elçiliğiyle; Kırgızistan ise Türkiye’deki elçiliği aracılığıyla temsil eder.
Tacikistan’la ilişkiler diğer “-stan” ülkelerine göre daha soğuktu. İran’a yakın olan Tacikistan, uzun süre Filistin’i destekledi. Ancak Eylül 2025’te İsrail Bakanı Haim Katz’ın Duşanbe’ye yaptığı ziyaret sırasında ekonomik iş birliği anlaşmaları imzalandı. Bu gelişme, “Harvot Barzel Savaşı” sonrası İsrail’in küresel konumunun güçlendiğini ve İran’ın nüfuz alanı sayılan bölgelerde bile etkinlik kazandığını gösteriyor.
İsrail için bu ilişkiler büyük önem taşıyor. İsrail’in Müslüman ülkelerle başarılı bir şekilde çalışabileceğini kanıtlıyor ve İran, Türkiye gibi rakip güçlerin etkisini sınırlama fırsatı sunuyor. Ayrıca bu ülkeler, İsrail’in ileri tarım ve su teknolojilerine büyük ihtiyaç duyuyor. Bu iş birliği, hem ekonomik hem de diplomatik açıdan iki taraf için de kazançlı.
Kazakistan’ın yüzölçümü 2,7 milyon km² ile Orta Asya’nın yarısını oluşturuyor. Bu büyüklük, ülkenin bölgesel stratejik önemini artırıyor. İran’ın 1,6 milyon km²’lik yüzölçümüyle kıyaslandığında, Kazakistan Orta Asya’nın jeopolitik merkezinde yer alıyor.
Pers kökenli diller bugün hâlâ bölgede konuşuluyor. Beş eski Sovyet “-stan”ında Rusça yaygın dil olarak kullanılırken, İran, Pakistan ve Afganistan’da Farsça Arap alfabesiyle yazılıyor. Ancak Farsça, köken olarak Hint-Avrupa dili olduğundan Latin veya Kiril alfabeleriyle daha uyumlu.
Kazakistan’ın İbrahim Anlaşmalarına katılması ve diğer Orta Asya ülkelerinin de bu sürece dâhil olma olasılığı, İsrail’in hem bölgesel hem de küresel düzeyde konumunu güçlendiren tarihi bir dönüm noktası olarak görülüyor.

yorumunuz